Eylül ayında nereye gitmeli? Eylül’de gezilecek yerler
Yazın bunaltıcı sıcaklarında tatile çıkanlar kadar çıkamayanlarda oluyor. Yazın bunaltıcı sıcaklarında çalışarak iyice bunalan insanlar, Eylül ayı için tatil planlarına başladı. Peki, Eylül ayında nereye gitmeli? İşte detaylar…
Hacıllı Şelalesi
Eylül ayı, kamp zamanı olarak da bilinmektedir. Yeşilliğin içerisinde bol oksijenli ve huzurlu bir kamp yapmak isteyenler, İstanbul’a sadece 2,5 saat mesafedeki Hacıllı Şelalesi‘nde doğayla baş başa kalarak enerji depolayabilecekleri bir kamp yapabilirler.
Özellikle İstanbul gibi metropol bir şehirde yaşamaktan bunalarak kendilerini bir yerlere atarak rahatlamak isteyenlerin doğayla kucaklaşabileceği bir kamp mekanı Hacıllı Şelalesi.
Hacıllı Şelalesi’ne gidip de hayran kalmayan yok gibidir. Şelaleye giderken gördüğünüz her suya kendinizi bırakarak yüzmek ve serinlemek isteyeceksiniz. Bu hususta fazla çelişki yaşamadan içinizden geldiği gibi davranmanızı tavsiye ederim. Esas şelalenin bulunduğu yere tırmanmak biraz zor olsa da emin olun buna değecektir.
Doğal güzelliğinden etkilenmemek ise inanın mümkün değil. Kendinizi bir doğa parkındaymış gibi hissedeceksiniz. İçerisi zifiri karanlık ve buz gibi olan mağaraya iple tırmanabiliyorsunuz. Ancak gezmek için yanınıza fener almayı unutmayın. Mağaranın derinlerindeki yarasalara karşı ise çok dikkatli olun.
Dere içerisinden başlayarak yukarılara doğru yürüyüş, aralarda verilen yüzme molaları ve geri dönüş ise tam dört saatinize mal oluyor. Bu dört saatlik zaman içerisinde ıslak elbiselerle yürümek zorundasınız.
Hacıllı Şelalesi, yaz aylarında çok kalabalık olmaktadır. Bu nedenle de İlkbahar ya da sonbahar mevsiminde kamp yapmak daha dinlendirici olacaktır.
Doğanın sessizliği içerisinde doğayla baş başa kalarak sakin bir kamp yapmak için tercihiniz şelaleye giden patikadan biraz uzak yerde olmalıdır. Ayrıca derede zorlanmadan rahat ve suyun tadını çıkarabilecek bir yürüyüş yapmak için derede yürümeye elverişli bir ayakkabı almayı unutmayın.
Yedigöller
Günümüz yaşantısında kendimize o kadar çok şeyi stres ediyoruz ki stres, kanserli bir hücre gibi yaşantılarımızı kemirip duruyor. Neredeyse yaşamlarımızdan hiç zevk alamaz hale geldik. Bir yandan teknolojik yaşam ile övünürken, diğer taraftan betonların arasında sönüp gidiyoruz. Yaşamlarımız monotonlaşmış. İş ile ev arasında gidip geliyoruz. Manzara fotoğraflarının popüler olmasında en önemli etkende zaten monotonlaşmış yaşamlarımızdır.
Canlı canlı manzara izleyerek kafanızdaki düşünceleri dağıtmak için Bolu’ya bağlı Yedigöller’den daha iyi bir mekan bulamazsınız. Yedigöller’in tadını doyasıya çıkarabilmek için Eylül ayı içerisinde ziyaret edilmesinin apayrı bir önemi var. Yedigöller adını birbirine 100 metre mesafedeki yedi tane gölden almaktadır. Bu göllerin adları ise Nazlıgöl, İncegöl, Seringöl, Kurugöl, Büyükgöl, Deringöl ve Sazlıgöldür.
Yedigöller içerisinde en kıymetli olanı canlı alabalık yetiştirilmesinde damızlık olarak kullanılmakta olan büyükgöldür. Hatta ülkemizde ilk alabalık üretme tesislerinin 1969 senesinde büyükgölde kurulduğunu biliyor musunuz? Ancak bölgenin en önemli özelliği alabalık yetiştirilmesinden öte birçok farklı türdeki bitkileri bağrında barındırmasıdır. Bölgede bulunan bazı ağaç türleri ise kızılağaç, kayın, meşe, gürgen, sarı çam, titrek, fındık, kavak ve ıhlamurdur.
Bölge o kadar çok bitki türünü bağrında barındırıyor ki ülkemizde bitkiler üzerine araştırma yapan uzmanların vazgeçilmez adresi durumundadır. Yedigöller 100 farklı kuş türüne de ev sahipliği yapmaktadır. Bölgede kuş türleri haricinde kurt, ayı, sincap, yabani ördek, tilki, geyik, tavşan gibi farklı hayvan türleri de barınmaktadır. Ayrıca Yedigöller’deki geyik üretim tesisini isteyenler gidip görebilirler.
Yedigöller’in en güzel dönemi Nisan ve Mayıs arasındadır. Ancak her renkten ağaç görmek ve Yedigöller’deki renk cümbüşünü yaşamak isteyenler, Mayıs ya da Eylül ayında Yedigöller’e gitmelidir. Aralık ve Mart ayları arasında Bolu – Yedigöller yolunu kar kapladığından dolayı Yeniçağa – Mengen üstü gitmek en mantıklısı.
Yedigöller’e gittiğiniz vakit yeşilliğe yeşillik, ağaca ağaç, manzaraya manzara diyerek bakmayacaksınız. O ortamı kendinizle içselleştirmeniz, o doğayı özümsemeniz gerekiyor. O doğal ortamın bir parçası olmadığınız sürece de gitmenizin pek bir anlamı olmuyor. Sabahın erken saatlerinde kahvaltınızı yanınıza alarak Yedigöller’de olursanız, bir ağacın altında sere serpe kahvaltı yapmanın o bambaşka keyfini sürebilirsiniz. Hele o doğal ortamda mis gibi demli çay öyle bir gidiyor ki… Ayrıca Yedigöller’de kamp kurmadan sakın dönmeyin. Çünkü kuş cıvıltıları arasında yeni bir güne başlamanın keyfini sürememek çok şey kaybetmektir.
Akyaka
İlk görüşte aşk derler ya Muğla’ya bağlı Akyaka, ilk görüşte aşık olacak kadar sizi büyüleyecek harika bir doğal mekan. Eylül ayında da en az yaz ayındaki kadar popülerliğini koruyor. Gökova Körfezi’nin bir ucundaki değerli bir inci olan Akyaka, Muğla’nın Ula ilçesi sınırları içerisindedir. Kısa bir zaman öncesine kadar balıkçı kasabası iken popüler bir turizm merkezi haline gelmiştir.
Konum olarak ise Muğla ve Marmaris’in tam ortasında yer almaktadır. Son zamanlarda Muğla’nın en gözde turizm merkezlerinden biri olmayı başarmıştır. Akyaka’yı turistler çok yoğun şekilde ziyaret etse de yapısını ve doğasını hiç bozmamıştır. Zorunlu mimariden dolayı otel ve evlerin hepsi ahşaptır.
Bu zorunlu mimarinin kasabanın görüntüsünün hiç bozulmamasında etkisi büyüktür. Akyaka, yıl içerisinde birçok etkinliğe de ev sahipliği yapmaktadır. Ege’nin en iyi bazı uçurtma sörfü okulları çok fazla rüzgar alan bu kasabada bulunmaktadır. Ayrıca uçurtma sörfü etkinliğine ayrılan uçurtma sörfü sahili de bulunmaktadır. Bu uçurtma sörfü sahilinde hiç uçurtma uçurmayı bilmeyenler dahi birkaç günlük eğitim sayesinde uçurtma sörfü yapabilecek seviyeye geliyorlar.
Akyaka’da yapılabilecek diğer bir etkinlik ise kano kiralayarak sakin bir gezinti yapmaktır. Ayrıca azmak nehrinin kenarında azmak turuna çıkmak isterseniz her daim tekne bulma imkanınız var. 15 dakika civarında süren tekne turuna çıktığınız takdirde sazlıkların arasından geçtiğiniz esnada nehrin birçok yerini görmeniz mümkün oluyor.
Aracınızla giderseniz Akyaka’nın meşhur koylarında mutlaka yüzmelisiniz. Turistlerin yüzmeyi en fazla tercih ettiği koylar ise Değirmenbükü ve Akbük Koyudur. Ayrıca Akyaka civarındaki Sedir Adası’nı mutlaka ziyaret edin.
Cumalıkızık
Aylardan Eylül. Hafta sonu ve havada güneşli. Bu hafta sonunu bir yerlerde değerlendirmek gerek diye düşünüyorsunuz. Canınızda bir köy havası almak istiyorsa ülkemizin en güzel köylerinden biri olan Bursa’daki Cumalıkızık köyü tam size göre. Uludağ’ın eteklerindeki bu hoş köyde eğlenceli vakit geçireceğinizden emin olabilirsiniz.
Cumalıkızık köyüne vardığınızda güzel bir kahvaltı ile güne başlayın. Bu köy öyle bir köy ki serpme kahvaltısıyla, yöresel lezzetleriyle ve her özelliğiyle ülkemizi farklı kılmaktadır. Her şeyin ev yapımı olduğu bu köye lezzet diyarı demek yanlış olmaz.
Cumalıkızık köyünde kahvaltı sofranız çeşitlilik açısından tam bir görsel şova dönüşüyor. Zeytininden gözlemesine, reçel çeşitlerinden bal kaymağına neler yok ki… Sunum esnasında insanlar size öylesine sıcakkanlı davranıyor ki kendinizi yakın bir akrabanızın evinde misafirlikte gibi hissediyorsunuz. En iyi tarafı da mis gibi demli çayınızı yudumlarken hayatın bütün stresini geride bırakmanız.
Mis gibi bir kahvaltının ardından köyü keşfetme vakti geldi. Ve köyü gezmeye başladığınız andan itibaren mimari yapısı kendinizi eski dönemde hissetmenizi sağlıyor. Köyün girişindeki koyu mavi uzunca ahşap kapılı ev tüm görkemiyle size hoş geldin diyor. Bu evin önünde fotoğraf çekilmemek zaten olmaz. Eylül havasını soluyarak bu köyde gezinti yapmanın tadı ise bir başka oluyor. Yüzyıllara meydan okumuş evlerle vakit geçirmenin keyfi ise bir başka.
Köydeki 170 ahşap evin 180’i kullanılmaktadır. Bu köyde yaşanmışlıklar o kadar eskiye dayanıyor ki 700 yıl öncesine kadar gidebiliyorsunuz. Ayrıca mimariye meraklı olanlar için bu köyün sokaklarındaki ayrıntılar çok önem taşıyor. İki saat içinde rahatlıkla dolaşabileceğiniz bu küçük köyde geçireceğiniz hiçbir dakikayı unutamayacaksınız.
Hayatınızda hiç traktöre binmediyseniz bu köyde traktör deneyimi yaşayabilirsiniz. Köy halkının içten ve samimi davranışları, hoş sohbeti size köyü daha da fazla sevdiriyor. Köyde pazarın kurulduğu güne denk gelirseniz her tarafından doğallık kokan ev yapımı reçelleri, kavanozlara doldurulmuş taze salçaları ve tezgâhlardaki taptaze meyveleri görünce alışveriş yapmadan duramayacaksınız.
Akgöl Tabiat Parkı
Karadeniz’in doğal güzellikleri saymakla bitmiyor. Sinop sınırları içerisindeki Akgöl Tabiat Parkı’da bu yerlerden biri. Çadır kamp yapmak için harika bir yer. Doğal güzelliği ile de saklı bir cennet.
Kartpostallık manzarada fotoğraf çektirmeye meraklı olanların vazgeçilmez mekanı Akgöl Tabiat Parkı, köknar ağaçlarından yayılan enfes kokusuyla, tertemiz havasıyla, rüzgara eşlik eden kuş sesleriyle, göl üstündeki nilüferleriyle büyüsünden bir türlü kurtulamayacaksınız. Mavi ile yeşilin gölde buluşmasına tanıklık etmek ve doğayla kucaklaşmak isterseniz adresiniz Akgöl Tabiat Parkı olmalıdır.
Gökyüzünde dolaşan özgür bulutları izledikçe kurallarla örülü bir dünyanın yaşamlarınızı ne kadar kısıtladığını anlıyorsunuz. Ağaçların suya yansımalarının görsel hazzına bir türlü doyum olmadığı gibi insana sadece huzur veren bir doğal güzelliğin içerisinde ruhunuzu ve bedeninizi dinginleştireceksiniz.
Ayancık ilçesindeki ‘Çangal Ormanları’ içerisinde kalan Akgöl Tabiat Parkı, çam, gürgen, meşe, kayın, köknar, dişbudak, karaağaç gibi birçok bitki türünü barındırmaktadır. Parkın içerisinde yer alan yapay gölü ise Kayadibi ve Çatalçeşme dereleri beslemektedir.
Tabiat parkı olarak tescillenmesi ise 2018 yılında gerçekleşmiş. 400 metre dekar civarında 1020 metre rakımlı gölün derinliği ise 5 metreyi buluyor. Alana ücretsiz girilebilmektedir. Su ve tuvalet ihtiyacı için ise tesisler mevcut.